31 Mayıs 2009 Pazar

PAZAR'lıksız

Tek şekerli, az sütlü neskafesini yudumlarken, henüz sabahın sekizi olmamıştı. Dün geceki misafir kalabalığından geriye, bir sürü tatlı, yerdeki fıstık kabukları ve yorgunluktan olsa gerek sırtındaki ağrı kalmıştı..
Pazar günlerini sevmiyordu. Yaşadığı en güzel pazarlarda bile sıkıcı, sersemce, zoraki ve yorucu bir hava hissederdi.
Şimdi şu an ne kadar sessizdi her şey. Saatin tik takları tüm zamanlarda sessizliği bozan tek şey olmalı diye düşündü. Evde yatak kıyafetleriyle dolaşmayı sevmediğinden, kot pantolonu ve tişörtünü çoktan giymişti. Sıkkın ama gergin değil, sessiz ama yinede mutsuz değildi.
Önünde çok parlak olmayan günler onu bekliyordu. Yapması, düşünmesi, uğraşması gereken bir dizi şey aklına geldikçe, dışı gibi içi de sessizleşiyordu.
Adı konmamış bir kitabın 31. sayfasında bir kitap ayracı gibi hissetti kendini..Oysa o sayfadaki ‘konuştuğumuz gibi çok uzaklara’ cümlesinin içinde uyumak isterdi. Ve ‘kahvaltı hazırrr’ diye..kilometrelerce uzaktan seslenilmesini..
………………………………………………………………………………
Sıkılınca kimse tutamaz, bu yazıya yaptığı gibi yarım bırakıp giderdi her şeyi..

6 yorum:

Aylin Ünlü dedi ki...

Sana da mutlu pazarlar hatuncum...

Şimdi hayallere günaydın demek geldi içimden bir de hayallerle beraber tüm geçmiş pazarlarıma.Yazınla 33 lü şehrin pazar günlerine gözümü açtığım zamanlar geldi,geldi de şimdi gitmesi zor olacak...

Hüzünlü oldu bu uyanış,öpüyorum

Sabah Olsa da Uyusak dedi ki...

zannedersem sen de benim gibi pazar sendromu çeken nadir insanlardan birisin..

zannedersem pazarları kendimizi bu kadar berbat hissetmemizin sebebi hafta içi olan acelemizden kurtulup düşünmeye sebeb olacak boş vaktin ortaya çıkması...

ve düşündükçe hüzünlenip belki daha ziyade korkup tekrar acele bir hafta içine bir an evvel girmek istiyoruz... o korkudan ve hüzünden kaçmak...

pazarları biz kendimizden kaçıyoruz bence...

bu benimde sorunum ve kendi öz eleştirimdir. sen ne düşünürsün bilemem...

ama dediğin gibi koşuşturma ile dolu, bugünden daha güzel olmayacak bir günün bizi beklemesi de ayrı bir üzüntü sebebi...

Dennis dedi ki...

Pazar günlerini sıcaklarda, güneşde pek sevmezmiş, çöl sıcağının ortasında, pazar gününden sıkılıp kendini sağanağın kollarına bırakabiliyormuş.Ağustosun ortasında bir pazar gününe kar`ın yağması gibi bir şey bu.....Pazar, yada p.tesi sendromu değil bu....

Sabah Olsa da Uyusak dedi ki...

anlattıklarını o kadar güzel dillendiriyorsun ki...

belki de sen haklısındır... bilemiyorum belki de ben fazla basit karşılıyorum... düşündüm de evet evet sen haklısın...

katılmamak elde değil...

:P

Berrin dedi ki...

aylincim, sehirler cabuk silinemiyor ruhumuzdan bunu ben cok iyi bılıyorum..ama en guzel sehır yıne ıcınde bulundugun sehır oluyor.
hüzünlerınden arınmıssındır umarım..
bır pazar gunu daha bıtıyor..oleyyy :))

onur, ben pazar gunlerı kendımden degıl herkesten kacmak ıstıyorum. tespıtlerın yerınde aslında. evet bır sendrom olabılır bu.. ancak benımkı bılınc altımda..ve sanırım cocuklugumdan kalma bır sey.
tesekkur ederım yorumun ıcın..

dennis, agustosta kar yagması ancak bır mucıze olur. mucızelere ınanmalı mı acaba?
tesekkur edrım ..

Dennis dedi ki...

Mucizelere inanırım...:) İnandığım şeye sonuna kadar bağlıyım.İnandığım şeydende asla vaz geçmem.