30 Ağustos 2010 Pazartesi
26 Ağustos 2010 Perşembe
3 yıl bitmiş.
Demek 3 sene bitti 4 ün içindeyiz..şaşırdım bir kez daha zamanın hızla gidişine.
Ben onu oda beni seviyor ama o daha çok seviyor.. her ilişkide öyle değil mi zaten bir taraf hep daha fazla sever..
Çok şey biriktirdi bana dair içinde belki herkesten çok katlandı bana. Herkes zamanı gelince gitti, o gitmedi. İyi kötü günlerimin dostluklarımın şahidi oldu. Şimdi eski sayfalara bakınca ne çok gülmüşüm ve ne çok hüzünlenmişim.
Bazı yazılarım ve yorumlar gözlerimi dolduruyor, üzerinden asırlar geçmiş gibi bazıları ise ilk andaki gibi gülümsetiyor beni.
Her şeye olduğu gibi bir hevesle başlamıştım bu kadar zaman devam edebileceği aklıma gelmemişti, internet üzerinden bir çok platform geldi geçti hayatımdan sadece bunu tuttum elimde. Birkaç kez tamamen yok etmek istedim, dönemsel bunalımlar içinde. Ama yapmadım.bazı yerlerde değişikliği sevsem de onun şeklini rengini hiç değiştirmedim ilk günkü gibi..tabi bunların hiç birisinin garantisi yok.. hayat gibi..
Tüm ilişkiler gibi vazgeçilmez değil ama şimdilik hala iyi bir ikiliyiz.
Yeni yaşın kutlu olsun..BANADAİR’im..
Gelip geçen yolculara ve daimi mürettebata kucak dolusu sevgiler..
**3 yılda 300. yazı tesadüf olabilir mi? :)
24 Ağustos 2010 Salı
Sen Eşittir Ben
Toygar Işıklı - Sen Eşittir Ben Video Klip
Yükleyen SonyMusic_TR. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.
Gün karanlıksa etrafın bulanıksa.
Kaderin sana düşmansa benden çok da farklı değilsin...
Yağmura saygın sonsuzsa, aşka hiç inanmıyorsan,
Zorla günleri sayıyorsan, aynı kişi bile olabiliriz...
Eminim bi gün senle buluşup bişeyler içeceğiz,
Hatta belki eskileri anacağız dertleşeceğiz.
En sevdiğin şarkı yalansa, hayatının filmi hayatsa ,
Bi de hayatın tümüyle yalansa, karşılaşmamız an meselesi
Hayatının kitabı mutluluksa sardunyaları mırıldanıyorsan
Deniz görmeden yaşayamıyorsan sen eşittir ben demektir..
Gün yol almışsa efkârın omzundaysa
Gözyaşın sana düşmansa benden çok da farklı değilsin
Yağmura aşkın sonsuzsa kalbinde saklanıyorsan
Zorla günleri sayıyorsan aynı hüznü bile duyabiliriz
Eminim bi gün senle buluşup bişeyler içeceğiz
hatta belki eskileri anacağız dertleşeceğiz
çok sevdim <3
glitter-graphics.com
23 Ağustos 2010 Pazartesi
Bu grubu hatırlayan ?
modern talking - brother louie izlesene.com
Yaşlanıyor demektir :))
1984 87 arasında aktiflermiş, çocukluğumdan hatırlıyorum esmer olanın boynunda NORA yazan kolye vardı her daim, karısının ismiymiş, hep derim bazıları şanslı oluyor, acaba hala takıyor mu ki o kolyeyi :))
Hülya avşar geliyor gözümün önüne, şalvar kotu ve kelebek tokasıyla, ışıklı bir kürenin altında dans ederken :)
Velhasıl yaşlanıyoruz..
hey gidi eskiler demeye başlamışsak..
16 Ağustos 2010 Pazartesi
Hayat Bazen..
işte, hayat bazen, bir bekleme salonunu andırır. Gelip giden tanımadığın yada az tanıdığın insanlara gülümsersin. Sana ait hiç bir şey yoktur o odada ve zevklerine dair.. sadece mecbur olduğun için oradasındır..yinede perdeleri havalandıran o esintiyi seversin. Sevmek bu kadar kolay diye düşünürsün..
kendini iyi hissettiren her şeyi sevebilir insan!
Paylaşmayı seven insanları sevdim, en çok içten olanları..mesafe tanımayıp bir solukta koşacak olanları..
Sıradan yeşil bir kurşun kalemin samimiyetinde..
‘hayat bazen’ bekleme odasıdır.. neyi beklediğini bilmediğin. Yada evet doğru, neyi istediğimi bilmediğim..ama, neyi istemediğimi çok iyi bildiğim..
beklemek de önemlidir pekala! Beklediğin mutlaka gelecektir, doğru yerdeysen..inanıyorum..
bekleme odasında beklemek..havada asılı kalmak gibi bir şey..
hayat gibi..bazen gibi..
boş ver unuttum gitti! Demek gibi..
Hayat bazen…
15 Ağustos 2010 Pazar
Pazar Sendromu
13 Ağustos 2010 Cuma
Sudan şeylere sabretmek :)
bir süredir beklemenin hazzını yaşamaya çalışıyorum. Sabretmek ruhu olgunlaştırıyor bu şüphesiz..
şimdi tam 9 saatim var buz gibi suları içmeye :) mutluyum..bu 19 saat de olabilirdi..
hiç olmadığım kadar pollyannacı gördüm kendimi hahhaha
pollyanna ölmüş ve cehenneme gitmiş, ben sıcağı çok severim demiş!
pess :))
12 Ağustos 2010 Perşembe
İspanyolca Öğrenmek
Yaşadığım yerde ingilizce kursu olup olmadığını bile bilmiyorum, ispanyolca olsun :) Şimdilik kendi imkanlarımla devam edeceğim.
Dünya üzerinde en çok kullanılan ikinci dil, yapı olarak ingilizceye benziyor ama kesinlikle çok daha zor. Bazı harflerin yazılışlarıyla okunuşları farklı, kelimelerin vurgulanacağı yerler karışık biraz. Bakalım bir şansımızı deneyelim :)
bu arada hemen hemen her ispanyolca şarkıda geçen kelimeler vardır ilk onları öğrenmiştim :)
corazon....kalp...mi...ben....mi corazon.....kalbim/kalbimi
no volver....asla..
perdone......affetmek..
feliz....mutlu..
ilk aklıma gelenler oldu.
Yeni şarkılar araştırırken Sin Lache'yi keşfettim. Şarkılarının çoğu güzel, en çok bunu beğendim..
sueno gitano, sanırım çingene rüyası demek..
Buenos Dias ;)
11 Ağustos 2010 Çarşamba
Sen yanımda uyurken..
Bir zamanlar bakıp bakıp mutlu olduğum, caddedeki akışa karışmamak için diğer odayı seçsem de uyumak için o gürültülü can sıkıcı akıştan kurtulamıyordum. Sanki araçlar beynimin içinden geçiyorlardı. kornalar, müzik sesleri ve bir ambulans. Yattığım yere çok hafif bir esinti geliyordu, gözlerim gökyüzünde..işte, yıldızlar parlıyordu ve geçiyordu uçaklar. Ne kadar bitkindim bilmiyorsun. Avazım çıktığı kadar bağırıp ağlamamak için alt dudağımın sol tarafını ısırıp gözlerime dolan yaşları siliyordum ara sıra.
Bütün zehrini akıttıktan sonra rahatça uyuyabilen bir akrebe benzettim kendimi..uyuyamıyordum, zehir çok acı ve bulanıktı içimde. Ya o sıcak, önce saçlarım başlayacaktı tutuşmaya sonra ‘anlamlı’ olduğu söylenen kaşlarım.
Ne çok şey düşündüm bilsen, öncesini çok öncesini..sonrasını çok sonrasını..sadece düşündüm kendime acımamaya çalışarak.. Sondan bir önceki geceydi, artık bu gürültüden kurtulmalıydım. Dokunsalar düşecek kadar güçsüzken, ne kadar normal görünüyordum kalabalıklar içinde.
Nefret ve değersizlik hissiyle baktım sabaha kadar gökyüzüne..
Ne fark etti ki, sonraki günler ardı ardına gelen üzüntülerim devam etti..
Sen yanımda uyurken.
9 Ağustos 2010 Pazartesi
Küçük ARI & Neva
Yaşamları acımasız bir şaka gibi kesişen karakterlerin size sunduğu sadece bir gülümseyiş; ama buruk bir gülümseyiş...
Derken coşkulu bir kahkaha ve hemen ardından kalıcı bir sızı... Ve sonra daha büyük bir kahkaha.
Kitap, içinden hızla geçip gidilen bir duygu tüneli.Bu kitabı okuduğunuzda herkese anlatmak isteyeceksiniz. Bunu yaptığınızda, lütfen neler olduğunu anlatmayın; çünkü bütün büyü, olayların akışında...
Bu hafta içinde okuduğum ikinci kitap oldu Küçük Arı..Kitapçıya girdiğimde çok satanlar arasında ilk gözüme çarpan oldu..üzerindeki 'bir sonraki uçurtma avcısı'yazıyordu..bunu okuyunca tereddütsüz aldım. Uçurtma avcısının eline su dökemez ancak yinede etkileyici güzel bir kitaptı..hani bir çırpıda okunan ve yine hiç bitmesini istemediğiniz türden..
İlki ise Ilgın OLUT'un NEVA'sı..Bir tıp öğrencisinin gençlik yıllarını aşkı arayışını buluşunu sonrada tabiri caizse içine edişini akıcı daha çok gündelik bir dil ile anlattığı yine bir solukta okunan bir kitap..
bu kitabı almaya arka kapağındaki okuyucu yorumlarını görünce karar verdim. öylesine etkileyici ve müthiş olduğu yazıyordu ki..kimilerinin hayatlarının kitabı olmuştu :)
belki ergenlik çağındakiler için olabilir..Sanki Canan tan tarzı senaryo havasında sonu türk filmi gibi diyebiliriz..
her iki kitapta orta ölçekli uyuşturucu kıvamındaydı benim için..okurken kendimi unuttum. Beklentilerimin üstünde olmasada beğendim ve tavsiye ediyorum..
6 Ağustos 2010 Cuma
Evim Evim..
Öldü dersin gül güzeli
tılsımını kaybetti..
Hızla akıp giderken asfalttaki çizgiler, yüksek sesle eşlik ettiğim tek şarkı oldu..