30 Eylül 2010 Perşembe

gece, melek ve..





29 Eylül 2010 Çarşamba

Akrostiş bu postiş değil

2.sınıfa yeni başlamış bir öğrenciden nasıl akrostiş şiir yazması beklenebilir ki?
dün ATATÜRK ile ilgili yazdık. Bugünkü konumuz ise OKUL.
büyük insanlar bile yazamazken istenilen şeye bak.
Okula
Koşarak giderim
Uykumu alamazsam
Leyla gibi gezerim..

Defterine bunu yazdırıp göndersem nasıl olur acaba :)

işte öyle bir şey

Kapılar çağırır seni gitmek istersin. Bu acil çıkış kapısı da olabilir, eğlenceye açılan bir kapı yada uzun bir koridora çıkan. Ama olduğun yerde kalırsın. Kapının ardında olanı tahmin etmek istemezsin. Sessizce beklersin, neyi beklediğini bile bilmeden. Nedenlerin vardır çünkü. Rapunzel kadar uzun değildir saçların. Anlatmak istemezsin.
‘köşeyi dönsem ölüm, düz gitsem hayat’gibi..
Sen öylece elin kolun bağlı otururken, hayat son çağrısını yapar..
Hayal edebildiklerini basit bir market poşetine atarsın. Ve..
Sesini çıkartamadan tebessüm etmeye çalışırsın. Gözlerin olmadığı için anlayamazlar.


28 Eylül 2010 Salı

uçuş-mak


Kavalın peşine takılan fareler gibi..ruh bedenden ayrılıyor sanki. Gerçek olamayacak kadar güzel..
Gözlerinizi kapamanıza gerek yok ve kemerlerinizi bağlamaya..yumuşak bir uçuş olacak.
türbülans olmayacak, söz veriyorum.





Michel Fugain Une belle histoire

26 Eylül 2010 Pazar

itiraz ediyorumm!

Tüllü şapkaları çok severim.
'şimdi itirazı olan yoksa' diye devam eden bir cümlenin tam ortasında mekana girip siyah tüllü şapkamla bir şeye itiraz etmek istiyorum.
neye itiraz ettiğimin önemi yok :) en süslü hayallerimden biri bu.

Siyah tüllü değil de bu model olsam itirazım kabul olur mu :)

24 Eylül 2010 Cuma

Daisy full izle full indir dağıt full ağla :)

Güney Kore filmlerinin ap ayrı bir büyüsü var. Aşkı öyle farklı tellere basarak çalıyorlar ki..
Türk filmi kıvamı gibi hissedilse de ara ara asla değil..

Daisy(papatya) harika bir filmdi. Özellikle sonuna doğru çokça ağlama hissi uyandırıyor, ister istemez kaptırıyorsunuz kendinizi ve midemin ağrıdığını hissettim bitmesine yakın.
Çok farklı yerlere götürüyor aşk böyle bir şey diye düşünüyorsun..

Bir polis(interpol) bir suikastçı ve ressam bir kız üçgeni ve her gün 4.15 te sessizce kapıya bırakılan papatyalar.. Amsterdam'ın masalsı atmosferinde etkileyici bir film.


konuşmak isteyip konuşamamak, anlatmak isteyip anlatamamanın ne kadar zor ve tüm yaşananların içinde sessizliğin nasıl bir erdem olduğunu bir kere daha hissettiriyor.
(ufak bir ip ucu; kız ses tellerini kaybediyor)
romantik dramları seviyorsanız şiddetle öneriyorum..

bir kere daha izlemek için fırsat kolluyorum.

Daisy (Türkce Altyazili) indirmeden izle full


my sassy girl
a moment to remember (hatırlanacak bir an)
bin-jip (boş ev)
more then blue (hüzünden öte)

diğer izlediğim g.kore filmleri..özellikle boş ev ve hüzünden öte muhteşem.

benden bu kadar.. g.kore filmlerine devam etmek istiyorum..öneri bekliyorum..bağımlılık yaptı! imdaat.

filmin son sahne şarkısı ve sözleri..

Hayal ettiğim aşk,
Bana o kadar yakın ki..
Ama tek yapabileceğim,
Seni kelimeler olmaksızın izlemek…
Bu yabancı şehirde,
Her gün aşkı çizerek yaşadım..
Gelmeni bekleyerek ve umarak,
Papatyaları izledim..
Sonunda senin farkına vardım,
Ama artık çok geç…
Belki de biz birbirimiz için yaratılmadık..
Bu aşkın uçup gitmesini hiç istemedim..
Ama üzgünüm..
Gitmek zorundayım,
Sen hala burada nefes alırken…

22 Eylül 2010 Çarşamba

Çocuklarda isyan eder :)

Anne biliyor musun D ile Z kavga etmişler galiba sonrada birbirlerinin arabalarını çizmişler..babası D ye öyle bir tokat attı ki beş parmağının izi kaldı. Bir hafta da sokağa çıkmasını yasakladı.
Peki E.amcan ne yaptı kızmadı mı Z’ye..
Hayır ..olur bazen böyle şeyler dedi.
Hımm..ama her ikisi de iyi yapmamış başkalarının eşyalarına zarar vermemek gerekir değil mi ? kızım.

Ardından Z hala keyifle bisikletine binerken diğeri ortalarda görünmedi. Adaletsizlik çocukların hayatında da en acı şekliyle yaşanıyordu.
Tokat atan baba komşumuz.. olur böyle şeyler diyen de aile dostumuz.
Düşündüm, çocukken ben böyle bir şey yapsaydım, kesin tokat yiyen taraf olurdum.
Sanırım bu yüzden hiç böyle yaramazlıklarım olmadı. Aklıma sadece iki şey geliyor, ilki komşumuzun yeni yıkayıp kuruması için duvara astığı ıslak halılara kum atmışız :) bu olayı hayal meyal hatırlıyorum..
Diğerini ise bilinçli yapmıştım. Yaşlı komşularımızdan Fatma hanım teyze vardı :)
Kapısının önünde gürültü yapmamızdan top oynamamızdan hoşlanmaz bahçesine kaçan topları cart diye keserdi :) bahçesinde laleler vardı, hatta ilk defa siyah laleyi o bahçede görmüştüm.
Yan komşumuzun benimle yaşıt iki kızı vardı, yakın arkadaşlarımdı..yaz tatilinde bir gün karar verdik ve Fatma teyzeye haddini bildirecektik :) Öncesinde ondan ne kadar nefret ettiğimizi konuştuk durduk, sonra tam öğle vakti sıcaktan herkes elini eteğini çekip evlerinde olduğu sıra gizlice süzülüp kapısının önündeki kocaman mavi çöp bidonuna ve bahçe duvarına elimizdeki tebeşirlerle ‘senden nefret ediyoruz, defol git bu sokaktan vs vs’ yazdık. Birimizde gözcülük yapıyordu tam sürünerek duvarın dibinden kaçacakken bizden birkaç yaş küçük torunu Erdinç bizi gördü ve ispiyonladı..
Fatma teyze çok kızdı bize ve akşama hepinizi babalarınıza söyleyeceğim dedi. İşte bittiğim an o andı :)
Bütün günüm karın ağrısı ve korkudan titremeyle geçti. Akşam olacak ve o söyleyecekti.
Neyse ki korktuğum olmadı, babam her zamanki gibi çok geç geldi eve ve Fatma teyze eminim o sırada pireleriyle boğuşuyordu. Birkaç gün daha geçti sanırım ve ben yırttım.
Yanlış hatırlamıyorsam diğer arkadaşlarım benim kadar şanslı olamadılar. O arkadaşlarımla hala irtibat halindeyim ve Fatma teyze de hala yaşıyor :)
Ben çocukken zaten hayli yaşlıydı..şaka gibi bir şey.
Kısaca hep uslu bir çocuktum. Korkuyla terbiye olmuyor. Nasıl ki büyüdüm kendimi bir şey zannetmeye başladım o saatten sonra yaramazlıklarım başladı. Hem korktum hem de yaptım :D
Ama gizlice duvarlara yazı yazıp boykot etme durumum ilk ve son kez o gün oldu :)



6 Eylül 2010 Pazartesi

Ramazan Kritiği

Brek brek yağmur ormanlarından bildiriyorum :)

Geldi gelecek derken bitti bile Ramazan..ilk birkaç gün zorlansam da çabuk adapte oldu bünyem..zaten her duruma çabuk alışırım huyum kurusun. Hatta yaklaşık bir buçuk kilo almışım, böyle adaptasyonu ne yapayım ben. Neyse okullar açılır açılmaz yürüyüşe başlayacağım form tutmak lazım.
İftar mönülerimin hepsi özenli ve güzeldi tam üç kere güveç yaptım, enfesti..ben bu işi biliyorum :) bir ip ucu vereyim bir gram bile su koymayacaksınız, sebzelerin suyu yeterli oluyor..
Arkadaş, eş, dostla yenen iftar yemekleri de ayrı bir keyifti..yoğun bir programım olduğunu söylemeliyim.
Minik fokumun hatırı için de bir kereliğe mahsus teraviye gittim, tabi bu son oldu :) tam olarak yol yordam bilmediğim için yatıp kalkıp selam verdim :) ertesi gün bacaklarım tutulmuştu.
Son günlerde sahurda cübbeli A.Hoca’yı izledim, tam bir komedyen gülmekten kırıldım sorulara verdiği cevapların üslubuna. Önce ona akıl fikir versin Allah.
Ve bayram gelmiş neyime..bayramları sevmediğimi söylemem gerek yok. Ailelerle değil ama arkadaşlarla geçeçek bu bayram. En güzel kısmı miniklerin şeker toplama seramonisi olacak Ne tuhaf ben hiç şeker toplamaya çıkmadım çocukken.
Son olarak yarın minik fokumun kulaklarını deldireceğiz, günlerdir bunu bekliyor..gitmişken bir iki tane de ben ekleyeceğim :) orucu bozmaz diye düşünüyorum..fikri olan var mı?
Bayram havasından hoşlanmasam da nezaket icabı, okuyan herkesin bayramını şimdiden kutluyorum..
Hayat bayram olsa ve ben hep mızıkçı çocuk :)

3 Eylül 2010 Cuma

Olmalıydım..

Greenpeace ile Kuzey Buz Denizi'nin ortasında petrol çıkarma platformundaki eylemde yada nesli tükenen hayvanlar için yağmur ormanlarında, Afrika'da aç çocukların yanında yada Pakistan'da olmalıydım.
Dünyayı değil, kendimi kurtarmak için..