26 Şubat 2010 Cuma

Rosa Maria




24 Şubat 2010 Çarşamba

Kırık Bank ve Maribel

Kırık bir banktan izliyorum şimdi Kız Kulesini.. demişti şair..ve Maribel yıllardır o bankta oturabilmeyi hayal etmişti. Kırık bankları sevmişti hep. Elindeki anahtarlıkla tarihleri kazımıştı, hep yeşil bankları seçmişti. Ardında hep daha fazla kırıklık bırakmıştı. Kazıdığı tarihler silindikçe anlam kazanıyordu ama o fark edemiyordu..

Maribel epeydir yoktu tam da istediği gibi, tüm çırpınışlarımda yalnız bırakmıştı beni. Aylardan fazla olmuştu gidişi. Hani bir yerlerde olduğunu bildiğiniz ama göremediğiniz gidişlerdendi. Duyamadığınız, en kötüsü hissedemediğim gidişlerdendi.
O mu bana ben mi ona daha çok kırgındık yoksa bir aradayken dilek tutup denize fırlattığımız taşlar mı kırgındı hakkı olmadan hem de umut ettiklerimizi insafsızca alıp derinliklere sakladığı halde.

Maribel yakınlarımdaydı şu sıralar, artık hissetmeye başladım. Saçlarının kokusunu duyabilecek kadar yakındı hem de. Benimkiler kısaldıkça kısalmış onunki yine uzun ve parlaktı.
Kokusunu alıyordum ama yüz yüze gelemiyorduk. Sanki göz göze geldiğimizde korkunç bir şeyler olacaktı. Sanki kocaman bir bıçakla parça parça edilecekti göğüs kafeslerimiz.
Maribel, bıçaktan, kanatıcı şeylerden korkardı, ben ise dar alanlardan nefessiz kalmaktan.

En son gördüğümde henüz yazın başıydı minik sarı ördek yavrularını, sarı bir kalemi ve aynı renk bir taksiyi hatırlıyorum. O gün her şey sarıydı, sevmediğim hastalıklı bir renkti.
Ama yinede mutluyduk.
Her mevsimden ikişer tane geçti sarıdan başka renklere bulanarak, ben Maribel’i aramadım yalnızca ara sıra düşündüm. O hiç gelmedi ve sanıyorum ki düşünmedi de.
Asla kopamayacağımızın rahatlığı da olsa gerek. Nasıl olsa dönüp dolaşıp birbirimizi bulacağımızı bilmenin güveni vardı.

of..Maribel, biliyorsun ki mesafeyi araya zaman girmesini sevmem. Tutulup kalırım..
Çok özledim hadi gel sana ihtiyacım var, biriktirdiklerimi alman gerek benden diyemem.
İkimiz için uzun zaman oldu , ağır olacak aldıkların gözlerine kadar dolacaksın belki..ama..gelmelisin.
O kırık banktan kız kulesini hala izleyemedik ve rüzgara karışan zibbo kokusunu hissedemedik, biliyorum Maribel...
Şimdi bir yerde kırık bir bankta bugünün tarihini kazıyorsun hırçınca, yakındasın..
Artık gel ve al bendekileri, ama sakın gözlerime bakma..


***maribel, banadairlerimi biriktirdiğim şeker kavanozum..

23 Şubat 2010 Salı

Barcelona Barcelona

Vicky (Rebecca Hall) evlenmek üzere olan muhafazakar bir kadındır. Cristina (Scarlett Johansson) ise cinsel serüvenlere açık özgür ruhlu bir kadındır. Kaderleri kesişen üç insan arasında doğan aşk ilişkisi kaotik sonuçlar doğuracaktır.
Vicky Cristina Barcelona, öyküsünün geçtiği kent olmaksızın düşünülemeyecek bir film olarak karşımıza çıkıyor.
Woody Allen aşk ve sanatın sınır tanımazlığını unutulmaz bir hikaye ile hatırlatıyor.

Yönetmen: Woody Allen
Oyuncular: Scarlett Johansson, Javier Bardem, Penelope Cruz, Christopher Evan Welch Senaryo: Woody Allen
Görüntü Yönetmeni: Javier Aguirresarobe
Kurgu: Alisa Lepselter
Sanat Yönetmeni: Inigo Navarro
Tür: Dram / Komedi / Romantik
Süre: 96 dk. Yapım: 2008, ABD / İspanya
Gösterim tarihi: 9 Ocak 2009

Barcelona sokakları ve filmin müziği en güzel kısımlarından biri..boş bir vakitte mutlaka izlenmeli. filmin başında zaten sıradışı olduğunu hissediyorsunuz ama sonuna doğru yok artık :) dedirtiyor..Penelope cruz, filmdeki en iyi oyuncu bence, zaten oscar almış bu kaçık eski eş rolüyle :)
yazar yada müzisyen olup içindeki doluluğu çıkartmak isteyen sonunda ressam olan uçuk, hayat kısa değerlendirmeli diye düşünen bir adam..
ayakları yere basan, nişanlı, ciddi mantıklı! bir kadın..ve onun özgür rahat tavırlı tam olarak ne istediğini bilmeyen tatminsiz ama ne istemediğini bilen arkadaşı..
ve muhteşem ispanyolca tartışmaların agrasif kahramanı eski eş..
tam Woody Allen'lık ..akılda kalacak bir film, benim çok hoşuma gitti.. internetten kolayca bulabilirsiniz. alt yazılı olarak
buradan izledim.

sinema - fragman - barselona barselona izlesene.com

22 Şubat 2010 Pazartesi

Kırık Kalpler Durağından Geçmişiz

Arabanın arka koltuğunu sevdiğimi anladım o an. Sanki bir teslimiyetle ‘nereye gidersen git’ diyorsun..dikiz aynasında göz göze gelmiyoruz hiç, çünkü camdan dışarı bakıyorum. İnince ‘bir bu eksikti, niye taktın peşimize bunu’ diyeceğim..diye düşünüyorum yanındakine baktıkça..
O ara Candan Erçetin, kırık kalpler durağında inecek var. Diyor..ben camdan çoğu kez benzin döküp yakmak istediğim şehri izliyorum. Bu gece bu trafik senin ne haddine ey şehir..acıdığım, acıtan şehir..

Turuncu fularım boğazımda, söylenmemiş sözlerle beraber duruyor. Seviyorum onu..en az sıkan o boğazımı..
Candan söylemeye devam ediyor..içimde bir sıkıntı..tarifsiz değil..
Hız sınırı 30 diyor alt geçit, ama biz hiçbir zaman onu dinlemiyoruz.
Alt geçitle beraber şarkıda bitiyor..
‘ölümden başkası yalan’ dediğinden beri kaç bahar vurmuş yüzüme hesap edemiyorum o an.
Sarı kabarık saçlarına bakarken arkadan canım arkadaşım, geçen hafta
‘bu şarkılar bize ne kadar uzak’ deyişini hatırlayıp gülümsüyorum yalandan.
Bakıyorum Kırık kalpler durağını çoktan geçmişiz ..
Sırada hangi durak var bilemeden iniyoruz arabadan..
Cebimdeki şirin ve kocaman gülümsememi yapıştırıp yüzüme karışıyoruz insanların içine..

Sözleşmeden buluşuverir kırık kalpler
Anlatılmaz ama ordadır bütün dertler
Gönül kırgınlıkları hayat haksızlıkları
Kader yalnızlıkları çeken bütün kalpler
Gönül durgunlukları hayat yorgunlukları
Şehir yalnızlıkları çeken bütün kalpler
Kimini yakıp geçen aşklar incitmiş
Kimini yanlış kararlar yıkıp geçmiş
Kimine yakın dostu ihanet etmiş
Kimi hayatın sillesini yemiş
Kırık kalpler durağında inecek var
Eteğindeki taşları dökecek var
Doldurun kadehleri içelim beraber
Yılların yorgunluğu geçene kadar
Kırık kalpler durağında inecek var
Yüreğindeki dertleri dökecek var
Doldurun kadehleri içelim beraber
Yılların yorgunluğu geçene kadar
Kendini eğlenmeye verir kırık kalpler
Sanki unutulurmuş gibi büyük dertler


amatör - candan ercetin-kırık kalpler durağı izlesene.com

21 Şubat 2010 Pazar

Sade-ce Bugün..

Tek kullanımlıktı hayat
Ve çöpe gitmesi muhtemeldi
Kirli bir çarşaf gibi, değiştirmedikçe üzerinde yattığın..
Kaybettiğim küpelerin teklerini hiç bulamadığım.
Ve hayat..
Aylardır kullanmadığın bir çantadan çıkan sürpriz bir paranın mutluluğu kadar basit
Tükenmez kalemin bile tükeneceğini bilmek kadar çaresizdi..
Ve hayat,
baş ağrısında gizli ıhlamur ve ada çayı kokuyordu..bugün..
ama sadece bugün.


Berrin'deniz'
21.02.10

18 Şubat 2010 Perşembe

üretim hatası :)

işte PİN UP ...

ay ay ay pek bi hoşuma gitti bu şarkı :)) sandalyeye bağladığı adama tokat atış sahnesi de cabası :))


izleyin, yorumlarda görüşürüz ;)




15 Şubat 2010 Pazartesi

gri pazartesi lakırdıları

Bir deve kervanı geçiyor içimden
Yükümü hafifletmiyor
Hani o hüzün kırıntılarını gagalayan kuşlar
Bu aralar gelmiyor
Herkes yerli yerinde görünürken
Soruyorum kim dağılmış buralara
Koskocaman oldum ama
Gölgem hala bir arpa boyunda
Yıldızlar ve deniz
Ne kadar çaresiz
Peki ya dünler kimin koynunda
Şu anlar ne kadar hissiz, sessiz..
Biliyorum,
Bir sokak lambası kaldı penceremden geriye
Oda yanmıyor artık.


BERRİNdeniz 15.02.10

***Bıraksaydın dağınık kalsaydı cümleler en azından sessizliğin bir anlamı olurdu.

Bugünün en şanslısı rüzgar, sabahtan beri bağırıyor.
Birde ne dediğini anlasam, üflerdim onu tek nefeste geldiği yere.

Hala o kadar güçlüyüm..


13 Şubat 2010 Cumartesi

Galiba türkücü oluyorum

Bir Türk sanat müziği aşığı olarak halk müziğine ekstra bir ilgim hiç olmadı. çok sevdiğim birkaç can alıcı türküden başkada bilip eşlik edemem.
Dün gece katıldığım yemekli eğlencede önce kurtlarımızın bir kısmını döktük sonra arka arkaya türküler başladı. Bu tür türkülü ortamlarda Fransız ötesi hissediyorum kendimi. Ama ufak ufak kanıma girmeye başladı. Öyle içten öyle yanık sözler karşısında duyarsız olmak imkansız.
Sonra birden bu türküyü duydum herkes bir ağızdan söylemeye başladı alınan haz tavan yapmıştı.
Şu sözlere takıldım, dikkat kesildim


Bak içime gör beni
Tut elimden yak beni
İstemezsen bu aşkı
Otur baştan yaz beni..


Özelliklede son cümle ne kadar vurucu insanın burnunun direğini sızlatan cinsten.
Sordum ismi ne bu türkünün diye
Kapalı çarşı dizisinin müziği dediler. Ara ara denk geldikçe izlediğim bir dizi bu ama müziğine denk gelmemişim daha önce.
İşte bu hafta sonu da türkü tadında olsun istedim..dinliyorum.
İçteki yangının en güzel dışa vurumunu yaşatan türkülerden biri bu olsa gerek.
Söz-müzik kime ait ise yüreğine sağlık.
Söyleyen, olgun şimşek.

OTUR BAŞTAN YAZ BENİ..



müzik - olgun Şimşek-üflediler söndüm klip izlesene.com

9 Şubat 2010 Salı

I am here

Ah nasıl muhteşem yağıyor kar. Dur durağı olmadan birkaç saat içinde mevcut olan karla birlikte ayak bileklerime kadar yükseldi. Bata çıka gözümün önünü göremeden geldim eve. Hep düşünmüşümdür kar başka bir renk olsaydı nasıl olurdu diye. Sanırım en yakışanı yine beyaz. Doğadaki renklerin hepsi yerli yerinde gibi. Turuncu bir deniz yada mavi bir güneşin anlamı yok artık bende.
Böyle zamanlarda nilüfer’in şarkısı düşer dilime..yollar benim umudumdur yolları kapatmayın yağmayın yollarıma durun kar taneleri.
Oysa şimdi hiç durmadan yağmasını, bir mahrumiyetin içinde kalmak istiyorum, bu bana tuhaf bir haz veriyor. Arabalar her iki taraftan da çıkamayıp yokuş aşağı kaymaya başladılar bile.


Bu sabaha ait bir dialog..
B-YOKUŞU VE RÜZGARI SEVMİYORUM..
N-ENGELLERİ SEVMEZSİN SEN ZATEN..
N-Gelirken ANGELA’NIN küllerini'nin devamını da getiriri misin?
B-tamam..başka bir kitap daha getireceğim sana ‘bin muhteşem güneş’..’bir geyşanın anıları kadar seveceksin’
N-bugün nasılsın?
B-dünden daha enerjiğim ama hala yorgun.
N-al eline kahveni omuzlarında şalın, haftada bir ütücün gelsin evde bir yardımcın..Aşkı memnudaki gibi bi hayat lazım sana :)
B-hahahhaha
N-geçenlerde bi halı silmiştin göz kapakların şişmişti yorgunluktan, hele temizlik hiç yapma matmazel :)

derken gittim, yirmi gündür türk kahvesi içmemiştim, konuştuk gülüştük karda yürüyerek eve geri döndüm..ÖZLEMİŞİM...


Yoruldum, dinlendim, koştum, güldüm, alışveriş yaptım, yedim içtim, sinirlendim ve tatil bitti iki gün önce.
İyiyim iyi..nazar değmesin sadece bedenim yorgun. Farklı geldi bu defa dağlar tepeler hemen altımdaki çocuk parkı..sanki bir buçuk yıldır ilk defa görüyorum. Yep yeni bir manzara. Yeniye yakın bir ben.
Kar hala yağıyor, yağacak..her şeyin üzerini kapatacak..
Bu yazı bir ıslık sesi.
Bir taksiyi durdurur gibi..kısa ve sıradan..öylesine..