26 Ekim 2010 Salı

Doğruluk mu? Cesaret mi?

Ölümle yaşam arasındaki çizgidir demir raylar. Çoğu kez hayallerin ezilir o raylarda.
yalan ile gerçeği, arkadaşlık ve dostluğu da ayıran odur.
Bu çizgi üstünde yürürken heyecan ve korkuyu aynı anda yaşarsın. Bu duygu yeniler adeta seni.
ve elinde başka bir el varsa meydan okuyabilirsin dünyaya.
Beraber adımlarken rayları, tren görünür.
doğruluk mu?
cesaret mi? diye sorarsın gözlerinin içine bakarak. Eller iyice kenetlenmiştir.
Beklediğin cevap gelir..
'cesaret'
gülümsersin kocaman..


Eli tutmak değil, tren süratle üzerine gelirken bırakmamak cesarettir!
sevgidir, bağlılıktır..



23 Ekim 2010 Cumartesi

Kadın mİLLETİ

Kadın milleti, çoğu kez illet oluyorsunuz. Yediğiniz şeylerin tariflerini alıp ağzınızı yaya yaya yorum yapmaktan, dönüp dolaşıp doğum hikayelerinizi anlatmaktan ve caanım! çeyizlerinizi övmekten başka bir şey bilmiyorsunuz.Beynimi oydunuz nerden düştüm aranıza.
ayy şekerim ile başlayan skeçler gibisiniz.
tamam oturup atom fiziğinden bahsedelim demiyorum ama, yapmayın böyle..az konuşun, akıllı olun! canımı yiyin :)))

daha kapsamlı yazabilirim, malzeme çok ama dua edin kol kırılır yen içinde kalır felsefesini benimsemiş biriyim :)

21 Ekim 2010 Perşembe

Minik hediye kutuları yaptık ^-^


Üstteki mavi çiçekli nazar boncuklu olanı minik fokumun ilk çalışması :)

Bu fon kartonundan olan ise ikinci çalışması :)

Kağıttan kayık yapmak için çıkmıştık yola bunları yaptık :)
sadece koyu pembe olan fon kartonundan diğerlerinde renkli A4 kağıdı kullandık. Elbette fon kartonundan olan kalın olduğu için amacına daha uygun..
iç kısmı 20*20
dış kapak 21*21 boyutlarında.
süslemeler ise tamamen hayal gücümüzün ürünü..
Mutluyuz guruluyuz :))

20 Ekim 2010 Çarşamba

Azul AZUL la bomba

Sevgili arkadaşım funda zorla kendisini mimletti :)
hayatının fon müziklerinden birine bayıldım bende. Minik fokumla dinlemeye başladık. Şarkının içinde sürekli seksi kelimesi geçiyor..
bunun üzerine minik fokum (henüz 7.5 yaşında) söylenmeye başladı..

**bu hindistan cevizi ülkesi müziği mi?..seksi meksi anladık..niye sürekli seksi diyor..seksiysen seksi bizim suçumuz mu :)) diye.

kıs kıs gülüyorum..

ardından soruyor, anne seksi ne demek? O_o


13 Ekim 2010 Çarşamba

Çilekli Pasta /leo buscaglia

Leo buscaglia bence herkesin okuması gereken bir yazar.
yaşamak sevmek ve öğrenmek
sevgi
kişilik
birbirimizi sevebilmek
9 numaralı otobüsle cennete


Tüm bu kitaplarını lise dönemimdeyken okumuştum. Bir kaç kitabı daha var ama artık yazamayacak, malesef ölmüş. Onca yıl geçmesine rağmen hala unutmadığım şeyler var kitaplarından.

Çiğdem diye bir arkadaşım vardı onun sayesinde okumaya başlamış ve sevmiştim. Çok şey yaşamış paylaşmıştık beraber. Ani bir kopuş oldu detayları hatırlamıyorum. Yakın arkadaşlarımdan Deniz'le çıkıyorlardı o zaman. Ne oldu ne bitti unuttum, bir süre sonra evleneceğini duyduk Almanya'dan uzak bir akrabalarıyla mı ne..
Ama onunla evlendiğini sanmıyorum.
yıllar sonra bir bankada karşılaştık. Ben müşteri o banko görevlisiydi. Bir kaç satır konuşmadan sonra o işlemleri gerçekleştirdi ben işim bitince çıktım oradan. Ne kadar yabancıydı sanki hiç anı paylaşmamıştık. Küçük sırlar gözlerimizin önünden geçti gördüm. sustuk.
Neyse işte leo buscaglia'da ve Sevgi isimli kitabının içindeki 'çilekli pasta' şiirini anımsadıkça o ve lise yıllarımın bir kısmı gelir aklıma.
Bu şiir o kadar dokunaklıydı ki o zamanlar bizim için. anlatamam :)

Anımsıyor musun yeni arabanı
Ödünç alıpta çarptığım günü?
Öldüreceğini sanmıştım beni,
öldürmedin oysa.

Anımsıyor musun seni zorla sahile götürdüğüm,
Yağmur yağacağını söylediğin veYağmurun yağdığı günü?
Söylemiştim sana demeni beklemiştim, demedin oysa.
Anımsıyor musun kıskandırmak için seni

Başka oğlanlarla oynaştığım ve
Senin kıskandığın günleri
Terk edeceğini sanmıştım beni,
terk etmedin oysa.

Anımsıyor musun çilekli pasta düşürüp
Arabanın paspasını kirlettiğim günü?
Azarlayacağını sanmıştım beni, azarlamadın oysa.

Anımsıyor musun dansın resmi giysili olduğunu
Söylemeyi unuttuğum ve
Senin kot pantolonla geldiğin günü?
Bırakacağını sanmıştım beni, bırakmadın oysa.

Evet yapmadığın çok şey vardı
Ama dayandın bana, sevdin
Ve korudun beni.
Çok şey vardı
Benim de senin için yapmak istediğim,
Vietnam’dan döndüğünde
Dönmedin oysa...


yani ne anladık bu şiirden, hiç bir şeyi ertelemeyelim..özellikle de çilekli pasta yemeyi :)

Çilekli pasta istiyorumm!
söz dökmeyeceğim arabanın paspasına..


11 Ekim 2010 Pazartesi

rain rain Sweet Rain

Seri aşıklar kol(kola) gezerken geceden sabaha,
Kafanın içindeki tilkileri kovmanın en iyi yolu kocaman bir kurt sokmaktır aklına..
Belki de hiç tanımadığın birine ucu yanmış hayallerinden bahsederken her zamankinden umarsız olmak.
Deniz'e içinde not olan bir şişe fırlatmak gibi..beklentisiz..
notta ne yazdığını kimsenin bilemeyecek olması..güzel..


tüm bunları patırdatmak beyninde, kabartma tozu keki nasıl kabartıyor diye düşünmek gibi sanki.
İyiki bizim zamanımızda Emo diye bir şey yoktu, mazallah! olabilirdim.
olmadım,işte bu kızcağızı kendime benzettim, diet kola içiyorum galiba :)

ve Sweet Rain'i izlemeye hazırlanıyorum aynı modda. Kore filmi değil bu defa japon..
Takeshi Kaneshiro oynuyormuş, Takeshi'nin pek bir methini duydum :)
Ben susayım da afiş konuşsun (^_^)

şu anda film izliyorum, mesajı olan varsa bıraksın, yoksa sonsuza dek sussun!

9 Ekim 2010 Cumartesi

Hayatımın fon müzikleri (mim)

Kore filmleri ararken düştüm Astrea'nın bloğuna ve çok sevdim. Oradan da bu hoş konuyu kaptım.
Bir madalyona benzer ruhum, bir tarafı ince duyarlı hüzünlü her şeyi çok kolay dram haline getirebilen :)
Diğeri neşeli, esprili, muzip, şımarık, eğlenceyi ,kahkahayı, yaşamayı çok seven..
Madalyonumun iki yüzü kardeş gibi geçinirler. zaman zaman sıkılır kavga eder ama asla kopamayacaklarını bilip kucaklarlar birbirlerini. Bu yüzden iki farklı tarzda fon müziğim var..





işte hayatımın fon müziği..nancy sinatra..bang bang!


ve bir diğeri madalyonumun diğer yüzü için, son dört senedir havada karada her yerde benimle olan ve asla vazgeçmeyeceğim mutluluk kaynağı şarkım eddy lover'dan.. 'la baja pantalones' (ne anlama geldiğini söylemeyeceğim:)





Kimseye paslamamaya karar verdim, hayatının fon müziği olduğunu düşünen herkes cevaplasın. Üç müzik hakkınız var.

Ben single'mı çıkarttım, sıra sizde..

7 Ekim 2010 Perşembe

Sad Movie;indir!meden beni dinle :)

Kapalı yağmurlu bir gün ise üstelik boğazınız ağrıyor, hiç bir şey yapmak istemiyor, dışarı adım atacak haliniz yoksa, tüm planlarınızı iptal edip evde dinlenmekse niyetiniz..yapılabilecek en güzel şeylerden biri de kore filmi izlemektir :))
ta tamm SAD MOVİE karşınızda. Acıklı film diye geçse de beklentimin çok altında kaldı. Hayır güzel filmdi ama on ikiden vuramadı. Ne var ki çocuğun annesi için ağlamasına yüreğim dayanmadı, zaten anneli çocuklu dramlar hep ağlatır beni. Ağladım mı hayır..gözlerim yaşardı sadece.
filmde dört ayrı hikaye var gibi görünse de bir birleriyle ilintili. Bir şekilde yollar kesişiyor. Aynı gök yüzünden yağan yağmur altında farklı hayatlar..aşklar..tabi ki kore filmlerinin olmazsa olmazı ölüm ayrılık vs..
Kore filmlerine düşkün azınsanmayacak bir kitle var. Çok seviyorum ve alışkanlık yaptı diyebilirim. Yakında rüyalarımı bile korece göreceğim :) hatta alt yazılı film izlemenin avantajı 3-4 kelime öğrendim bile :)

filmdeki karakterlerden biri, para kazanmak için internet üzerinden 'ayrılık ajansı' kuruyor. Eşlerinden sevgililerinden ayrılmak isteyipte yüzlerine söyleyemeyecek olanlar bu gençten faydalanıyor..genç kişilerin kapılarını çalıp ayrılık mesajlarını iletiyor..tabi dayak yediği de oldu..tutarsız ama hoş bir fikir aslında. afişte ikinci sıradaki bu çocuk..birinci sıradaki ise filmde itfaiyeci. Daisy filminde de baş roldeydi. Fun page falan açacaklarmış onun için beni de yazın dedim :)
Şimdi başlığa bakıp film için gelenlere son olarak şunu söyleyebilirim. muhteşem değildi ama iyiydi. iyinin iyisini istiyorsanız bu filmi erteleyebilirsiniz..
öncesinde hüzünden öte..bir milyonerin ilk aşkı gibi filmleri izleyin..
hatta Sad Movie'yi izlemeseniz de olur :) beni de hiç okumadınız :)))

6 Ekim 2010 Çarşamba

Jetgillerle yaşamak

Jetgillerle yaşamak istiyorum, özellikle bugün..
Yemekler tablet şeklinde olsa, yürüme bandıyla gitsem her yere, elektronik beyinli bir yer silici ve saç şekillendiricim olsa, robot hizmetçim çok konuşmadan yapsa bütün işleri..sadece düğmelere bassam ve bu bile çok yorucu olsa :))

5 Ekim 2010 Salı

YİNE BİR SABAH..

YİNE BİR SABAH, UYANDIĞIMDA..
hava sıcaklığının 5 derece hissedildiği bir sabahta;sabah sendromumdan çabuk sıyrılır, jet hızıyla davranılır, minik fok ile koklaşılır, servisçiye ve bir kaç komşuya 'günaydınnn' dedikten sonra bir başka komşunun penceresine el sallanır kocaman gülümsenir.
her zamanki gibi az sütlü bir adet tatlandırıcılı neskafe içilir ve az sonra yürüyüşe çıkmak için hazırlanılır.
Bazen bir bazen iki arkadaşımla beraber yürüyorum. Ne hikmetse daha çok yemekten bahsediyoruz :)bazen müzik dinleyerek yürüyoruz. Güzergahımızı değiştirdik bir kaç gündür orman kenarlarından çıkıp halkın arasına karıştık :)
enteresan tipler görebiliyoruz, geçen sabah o saatte bir evden apaçi müziği duyuluyordu çok eğlendim :)
bazen kısa süreli mezarlığın kenarında oturup dinleniyoruz, kah anılardan konuşup, kah ölülerden, kah Fatmagülden bahsediyoruz:)
ben erkek olsaydım........ile başlayan cümleler kurarak.
yine bir sabah, yeni bir gün..
kayıt başlıyor..
ve motor..
GÜNAYDINNN :D