20 Şubat 2009 Cuma

1 film 1 kitap

A MOMENT TO REMEMBER..

Hatırlanacak bir anı..diye geçsede, ben çevirisini 'hatırlanacak bir an' olarak yapıyorum. Böylesi daha doğru gibi.. her ne ise..
arkadaşım evvelzamaniçinde
nin severek izleyeceğimi düşünüp, büyük incelik göstererek bana gönderdiği filmlerden biri 'a moment to remember'..yeterince duygusal özellikle son yarım saat epey duygu yüklü. Diyebilirim ki 'ıssız adam'daki son sahnede yaşanan duygusal durum, bu filmde bende en az üç dört kez tekrarlandı. Reaksiyon olarak her zaman ki gibi mideme ağrılar girdi :) Tanışıp evlenmeleri ayrı bir hikaye ama sonradan kızda Alzheimer hastalığı olduğu ortaya çıkıyor. Hafıza yeniden eskiye sıfırlandığı için kocasını ve tüm yaşadıklarını unutmaya başlıyor. Son sahnelerden birinde eşine eski sevgilisinin ismiyle seslenip ona onu sevdiğini söylüyor. Adamda bende seni seviyorum diyor. Dışarı çıktıktan sonra kocasının ağlaması beni çok etkiledi. Bu arada Kore'cenin kaba ve anlaşılması güç bir dil olduğunu da anladım.Evvelzamaniçinde'ye tekrar teşekkür ediyor ve duygusal filmlerden hoşlananlara tavsiye ediyorum..
Filmden bir replik, su_jin esas kız oğlana söylüyor: Af etmek..zor değiLdir.Affetmek sadece, kaLbinde sade bir oda bağışLamaktır.Dedem böyLe söyLerdi..gercek bir marangoz kaLbinde bir saray yapabiLendir.ama sen yaptıgın evde yani sarayında tüm odaLarı annene ve nefretine vermişsin.Ya sen nerdesin? sense dışarıda titriyorsun..

Başka bir replik: anılar olmazsa aşkın ne anlamı kalır..
Orijinal Adı: Nae meorisokui jiwoogaeYönetmen: John H. Lee Senaryo : Yeong-ha Kim, John H. LeeTür : Dram, Romantik Yıl : 2004 Yapım: Güney KoreOyuncular: Woo-sung Jung, Ye-jin Son, Jong-hak Baek, Sun-jin Lee, Sang-gyu ParkUmutsuz bir aşkın peşine düşen ve sürekli yolları şaşıran bir kız, yine unutkanlık sonucu bir erkekle karşılaşır ve tesadüfler sonucu ona aşık olur. Biraz zorlamayla başlayıp, gerçek bir aşka dönüşen bu ilişki, zamanla gelişen umutsuz bir hastalığın kurbanı olacaktır. Ve aşkın tek besini anılar, yavaş yavaş silinir. anıların silinmesiyle korku başlar.Tesadüfler ve inatçılıkla başlayan güzel bir aşkın önce romantik ve esprili sonra ise trajik akıntısına kapılacaksınız. Müziğiyle, konusuyla, görüntüleriyle büyüleyici bir hava sunmakla kalmıyor, film, sizi kalbinizin nazik noktalarından vuruyor.İşte, konusunu aşktan ve anılardan-hafızadan alan, A moment to remember - Hatırlanacak Bir Anı, kendisi de birkaç filme konu olmakla birlikte türünün en iyi örneklerinden.


Evett, sıra kitapta..BİR GEYŞANIN ANILARI..

Yaklaşık iki haftamı aldı bitirmek. Ama hiç bitmesin istediğimiz kitaplar vardır ya, işte onlardandı. Çok çok beğendim. Emek verilmiş bir edebi eser bence. İçindeki anlatım, hislerinin o anki ruh halinin bazı özel tanımlamalarla aktarılması cezbetti beni..

Geyşalığın bir sanat olduğunu düşündürdü. Küçük yaştan itibaren alınan dans müzik ve genel görgü kurallarıyla büyüyen küçük kızlar ve o kızlardan birinin yer yer dokunaklı dünyası anlatılıyor.

Kadın ve erkek arasında ki saygılı dialoglar etkileyici.

Erkek olsaydım kesinlikle o dönemde geyşaları tanımak ve ilgilerine mazhar olmak isterdim :) Ayakkabılarının çıkarılmasından, tuvalete giderken eşlik etmelerine kadar bir pervane olma durumu söz konusu :)

Kitapta düşünüldüğü gibi anılar yok. Dokunaklı bir hayat hikayesi aslında. Şiddetle öneriyorum.

Dostluğa dair yazacaktım ama..

Dostum dostum güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe

Yaprak dökümleri, zamanı geldiği için mi olur? Yani dökülmek zorunda mıdır? Dala tutunup kalsak, rüzgarla savrulmasak olmaz mı?

Soru soracak zaman değil biliyorum.
Hani benim sık kullandığım bir söz vardı ya,
‘dostlar yıldızlar gibidir, bir kaybolup bir görünseler de orada olduklarını biliriz’
Kaybolduğum zamanlarda uzaklarda oluyorum. En çok da kendimden. Merak etmeyin desem, etmez misiniz?

Bazen uzaklaşmak, hızla koşup sarılmak için mesafe yaratmaktır. Mesafeler ise sadece bir nefes kadardır.
Dostlukla ilgili mi yazmam gerekiyordu boşver. Dostuma yazıyorum bu daha önemli.
Durup düşündüğüme bakma, hiç bir şeyi unutmadım.
Hele ağladığıma hiç bakma..
Bilirsin hayatıma birilerini dahil etmem zordur, ama sen merkez_kaç kuvvetimin en 34, en sağlam kolusun :) anlaşıldı mı merkez :)

Konuşmadan da anlaşmak, fedakarlık ve dönüp dönüp kucaklaşmak ana malzemeleri olsa gerek dostluğun. Süsleme için ise; bir kaç sıcak kahkaha, içten atılan mesajlar ve anıların en güzel köşede saklanması yeterli.
Bazen hayatı fazla dramatize ediyoruz, yürekteki sevgi bitmedikten sonar hiç bir şey bitmiyor.
Dostluğa dair değil
dostum için yazdım bu satırları..
Sabah kahve içmeye gelicem arka sokağa, bir günde erken kalk.:) öptüms.

15 Şubat 2009 Pazar

Eskimiş Bir Gece

‘Bu kemerden tek hamlede kenarlarını değdirmeden geçersen, usta bir şoför olmuş sayılırsın, dedem öyle söylerdi’ dedi..ve tek hamlede zorlanmadan geçti..Kalenin surlarının önüne park edip, aşağı indik.

Serin ve rüzgarlı bir gecede yanıp sönen ışıklarıyla Ankara’yı izlemek küçük sayılabilecek bir çocuk için ne hissettiriyordu şimdi hatırlayamıyorum. Tek bildiğim korkmuş ve kendimi annemsiz yapayalnız, belki bir çölde tutunacak hiçbir şeyim yokmuş gibi üzüyordu.
Bir iki kadeh sonrasında iyice sarhoş olacak kıvamdaydı. Çocukken top oynarlarken topun surlardan aşağı kaçması halinde en az 15 dakikada alıp geldiklerini anlatırken yüksekten korkan ben eğilip aşağı bakınca kaçan topu alan kişi olmak istemeyeceğimi düşünmüştüm.
İyice üşümüş, uykum gelmişti, sadece eve anneme gitmek istiyordum
Üzgün ve kahretmiş duruşundan etkilenmiştim. Yinede ona acımıyordum. Beni alıp gidecek geri dönmeyeceğiz fikri soğuktan daha çok ürpertiyordu.


Geçmişine dair hemen hiçbir şeyin kalmadığı yerde, sadece yaşlı bir aile dostları yaşıyordu. Bayramda geldiğimizi hatırlamıştım, eski tarihi evde yarı yatalak olarak yaşıyordu ve 15 senedir hiç dışarı çıkmamıştı. Evin bahçesinin kocaman ahşap kapısı bir o kadar büyük antika bir anahtarı vardı. İki katlı evin üst tarafı sanki daha sessiz ve kendini dinlenmeye çekmiş gibiydi. Gece o evde o sessizlikte yaşamaya alışmak nasıl bir şey olmalıydı?

O teyze birkaç sene önce öldü. Surlardan topu aşağıya kaçan elinde büyüyen çok sevdiği çocuğun ondan seneler önce öldüğünü, üzülmesin diye söylenmediğinden hiç bilemedi.
O gece eve döndük..Kaçta ve nasıl bilmiyorum.
Seneler oldu oraya gitmeyeli. O manastır gibi olan tarihi evin sessiz karanlık hışırtılı odalarına kapanmak ve ölmeseydi o teyzeye bakmak isterdim şu sıralar..

Ve bir gece gidip, o kemerden tek hamlede geçip surların önünde durup elimdeki topu aşağıya bırakmak istiyorum.
Belki o çocuk geri getirir diye..


14 Şubat 2009 Cumartesi

hediye kitap etkinliği

evvelzamaniçinde'nin ev sahipliği yaptığı hediye kitap etkinliğinde, Çöl Çiçeği isimli kitabı bana gönderen Yasemin'e (Ordanburdanhayattan ) buradan da tekrar teşekkür etmek istedim. Onun beğenerek okuduğunu, kendiminde severek okuyacağımı düşündüğüm bir kitap..


Waris Dirie, çölde göçebe bir yaşam süren ve kızların sünnet edilmesi gibi gelenekleri hala uygulamakta olan Somalili bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. On iki yaşına geldiğinde, yaşlı bir adamla evlendirileceğini öğrenince, çöldeki ailesini terk ederek kaçar ve onu önce Afrika'daki arkabalarına, oradan Londra'ya ve sonra da ünlü bir model olacağı Amerika'ya götüren ilginç yaşam yolculuğu da başlamış olur.