25 Şubat 2014 Salı

sıvı sabunla yıkanan recep ivediğin limonlu çay keyfi

İyi marka sıvı sabun kutusunun içinden ucuz bir sabunun çıkması gibi hayat..bugünlerde..

yağmur yağar limonlu çay içilir..minik limon dilimleri hatırlıyorum çocukluğumdan sivri iki uçlu limon çatalıyla itina ile  çayın içine bırakılan bir de paketli kesme şekerler..sırf o paketleri açma hevesi için en az dört şekerli içtiğim çaylar..şimdi her markette var o kesme şekerlerden, zaten artık şekersiz içiyorum çayımı..

recep ivedik izleyenler avam olarak görülüyor ya bazı kesimlerce..şahan gökbakar kendiyle yarışıyormuş 4. seri survivor yeni bir rekoru kıracak gibiymiş..her şeye herkese gülemem hatta sinemada milletin puahahahha diye güldüğü çoğu şeye gülemeyen ben recep ivediğe hastayım diyebilirim:) iki iki dört acayip gülüyorum onu izlerken..tv de fragmanı vardı limonlu çaydan recep ivediğe bağladım konuyu..iki senedir doğru dürüst tv izlediğimi söyleyemem şimdi kurt seyit ve şurayı bekliyorum bir de survivoru..

ve hala kinyas ve kayra'dan sonra  hakan günday okuyamadım, o adamın kafasının içinde kaybolmak çıldırmak istiyorum, o kafadan çıkış yok :)

14 Şubat 2014 Cuma

vualet tutkusu:)

Oldum olası tüllü yarım şapkalara hayranlığım var. Vualet deniyormuş :) Bu saatten sonra ikinci kere evlenecek olmadığımdan dolayı en azından beyaz rengini takamayacağım..zaten hayalim özellikle siyah olanından takıp bir nikahta bu her hangi bir nikah olabilir itiraz ediyorum diye bagırmak :))) nikahın birini gözüme kestirdim zaten:)
Şu gelinliğin asaletine bakın
sırt dekoltesinde biraz oynama yapılırsa tam tarzım..
 
itiraz edecegım nıkahta şimdiki düşünceme göre bordo vişne çürüğü arası bir renkte kıyafet düşünüyorum ve aşagıdaki vualetin tüllü halini istiyorum..



bu vuolet ayagıma gelecek!:))

10 Şubat 2014 Pazartesi

Eşsiz ruh Kafka!

Helsinki'nin tam merkezinde Kafka Cafe vardır. Defalarca önünden geçtiğim her geçişimde burada tarçınlı çörek yiyip filtre kahvemi içerken Kafka okusam diye düşündüğüm ancak hiç yapmadığım, gerçekten istesem mutlaka yapardım. Kafka kafede Kafka okumak yapmacık geliyordu düşününce, ruhuna Fatiha okumak bile daha gerçekçi olabilirdi:) Gel gelelim ben bu adamı çok seviyorum..evet o eşsiz bir ruh..İyi ki Milenaya mektuplar yazmış. şimdi ben Anadolu'nun ortasında Türk kahvemi içerek onu okumaktan memnunum. tek kelime ile passiflora etkisi yatarıyor:)

"Bak Milena, en çok seni seviyorum’ diyorum ama gerçek sevgi bu değil belki, ‘Sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla’ dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki"..
Korkuyorum..
Düşenlerle böbürlenen bir dünyada yaşıyoruz. Atamıyorum adımımı, ürküyorum, onun için yere basamıyorum. Evet.. Belki yorgun değilim, korkağım yalnız. Beni altüst edecek bir serüvenin ardından gelecek o büyük yorgunluktan korkuyorum"..



"Sen benim için ayrıca, içinden sokakları seyredebildiğim bir pencereydin. Bunu tek başıma yapamıyordum. Terk edilmiş biri olarak yaşayan kişi, böyle bir kişi, sokağa bakan bir pencereden sonsuza dek vazgeçemez"..

"Ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terkedilmişlik içerisindeyiz. Önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun ne de ben seninkileri ve senin önünde kendimi yere atsam. Ağlasam ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda da ancak o kadarını bilebilirsin"..

GİBİ GİBİ........