26 Nisan 2010 Pazartesi

Buluşmuştuk Bir Kavşakta XIII

Dibe vurduğunda tek bir el yukarı çekebilir seni, kendi elin..ne kadar güçlüysen o kadar çabuk çıkarsın yüzeye..

Bir birlerine sarılmış hiçbir şey konuşmadan sadece ağlayarak dakikalar geçmişti, Semih’in tek baktığı yer ikisinin de ayaklarının ucuydu, Yeşim ise sanki dün bugün ve yarınlar için toplu göz yaşı döküyordu, haftalardır kendini sıkmıştı ve son nokta Semih’in üzgün kırgın yıpranmış bakışları olmuştu.

Göz yaşları akmaz olduğunda ‘çok üzgünüm, kırdım seni, özür dilesem bir anlamı olur mu?’ dedi usulca, o an Semih başını yerden kaldırıp Şişmiş ve kan çanağına dönmüş gözleriyle Yeşim’e baktı ve sanki bir daha bırakmamacasına sıkı sıkı sarıldı kokladı..Yeşim eve gidelim yeterince üşüdün sana kahve yapayım, biraz konuşuruz dedi ve elinden tutarak eve doğru götürdü, Semih’in itiraz edecek hali yoktu, bir anda böylesine yoğun şekilde sevmişti Yeşim’i kendiside anlam veremiyordu ne olduğunu şaşırmıştı, gece gündüz hatta uykusunda bile Yeşim’i düşünür olmuştu. Onun durgun düşünceli halini sevmişti ve en çok da içindeki yaralı çocuğu, ona karşı bir sorumluluk hissediyordu onu sevmek korumak sahiplenmek, sadece birkaç defa duyumsayabildiği saçlarının kokusuyla uyuyabilmek..

Eve girdiklerinde ikisi de bitkindi Yeşim’in odasındaki soba durulmuş sakince ısıtmıştı odayı, Yeşim lucky alıp Semih’n kucağına uzattı ‘yeni ev arkadaşımız’ diye gülümseyerek. Kahveleri hazırlarken Yeşim, Semih lucky ile oynuyordu, aralarındaki sessizlik rahatsızlık vericiydi. Sanki her ikisinin de boğazına düğümlenmişti milyonlarca kelime, ne ileri ne geri hareket edemiyorlardı.

Semih programa yetişmem gerek deyip evden ayrılmadan önce, Yeşim ona hala başkasını sevdiğinden çok acı çektiğinden her şeyi silip hayatını yeni baştan kurmanın kolay olmadığından bahsetmiş ve onu tanıdığı ve hayatında olduğu için çok şanslı olduğunu ama bu şartlarda onun sevgisini hak etmediğini söylemişti. Onun için değerli olduğunu hatta daha fazlasını hissettiğini ama karşılıklı sorumluluk hissedebilecekleri bir birlikteliğe hazır olmadığını da eklemişti sonuna..hepsi böyle durumlarda söylenebilecek klasik cümlelerdi ama daha farklısı olamazdı.Tüm bunları söylerken Yeşim’in kanı iyice çekilmiş hasta bir insan gibi başını kanapesinin yastığına dayamış uzanmıştı. Hemen karşısında sandalyede oturan Semih’e elinin altındaki ‘küçük prens’ kitabını uzatmış ve ‘bana biraz kitap okur musun’demişti. Semih yine itiraz etmeden o dokunaklı sesiyle okumaya başlamıştı. Yeşim gözlerini kapamış, Semih’in sesinde kayboluyordu, kapalı gözlerinin içinde halkalar spiraller uçuşuyordu siyah ve bordoydu her şey, aklından geçen herkes.

Semih okumayı bırakıp Yeşim’in saçlarını sevdi, benim için değişen bir şey yok, anlıyorum seni dedikten sonra alnından öptü, yanağına dokundu gözlerinin içine bakarken.. Yeşim ölüm döşeğindeki bir hasta kadar güçsüzdü, Semih ise çoktan ölmüştü o kapıdan çıkarken..

Sinem eve pür neşe kelebekler gibi uçuşarak girdiğinde az kalsın ayağına dolanan Lucky’i eziyordu. Buda nesi böyle dedi çığlık attıktan sonra. Yeşim’in odasına girdiğinde Yeşim hala kıpırdamadan yatıyordu gözlerini duvardaki bir çatlağa sabitlemişti. Sinem ne oldu hasta mısın dedi dedi, Yeşim bu soruya cevap vermeden lucky yeni ev arkadaşımız dedi, çok aramış bizi diye ekledi yapay bir gülümsemeyle.


Sinem hafif bir omuz silkti benim için sakıncası yok bu yavru köpek yerine bir fil bile gelmiş olsaydı fark etmezdi dedi şen bir kahkahayla. Dünya umurunda değil gibiydi, Yeşim yattığı yerden doğruldu soran gözlerle baktı. Sinem olabilecek en ciddi haliyle ‘aşık oldum’ dedi. ‘İLK defa’


O hafta içi ajansın saç defilesi gerçekleşti, Mualla artık işe gelmiyordu ve Sinem onun yerini fazlasıyla kapatmıştı, bardaki işinden de ayrılmıştı Ufuk istemediği için, tüm gün ajansta beraberlerdi, Rock festivali için on gün sonrasına apar topar tarih ve yer ayarlanmıştı, grupların isimleri ise neredeyse netletmiş tarih onlara bildirilmişti. Dört kişilik bir ekiple firmalarla festivalin sponsorluğu için görüşme çalışmalarına başlamıştı Yeşim. En ünlü jean firmasını bağlamıştı Yeşim ve yanındaki Tuğrul’a bu iş böyle yapılır diye göz kırpmıştı. Tuğrul ikinci sınıf öğrencisiydi üç aydır ajansta çalışıyordu, uzun saçları ve üç tane küpesi vardı, rock festivali için sponsor bulmaya çalışırken tipi oldukça uygun kaçıyordu. Jean firmasından ayrılırken sağlam bir iş çıkarmışlardı ilk gün için gayet iyiydi aldıkları paraya göre firmanın ismi baya büyük puntolarla afişin altında yer alacağa benziyordu.


Üstüne üstlük Tuğrul ve Yeşim’e birer 501 hediye etmişlerdi, Yeşim’in en sevdiği modeldi keyifle ayrıldılar oradan hava her ne kadar soğuk olsa da güneşliydi, hadi kutlayalım bunu dedi Yeşim adalardaki kafelerden birine oturdular ve iki çay istediler yanında da kaşarlı tost. Henüz öğlen olmamıştı. TUĞRUL Sürekli bir şeylerden bahsediyordu şimdide en sevdiği grubun Led Zeppelin olduğundan..çaylar ve tostlar gelmiş Tuğrul sigarasının son nefesini çekip üflemişti, Hiç bu kadar kötü kokan bir sigaraya rastlamadığını düşünürken Yeşim ,Tuğrul’un montunun cebindeki sigara paketini gördü ucundan, samsun yazıyordu.

Buradan sonra Vişnelik’e gideceğiz dedim. müzik aletleri satan büyük bir firmayla görüştüm bekliyorlar bizi orayı da bağladık mı bugünlük tamamdır dedim gülerek, o an karşımdaki Tuğrul’un omzunun üzerinden bir arka masaya ilişti gözüm duyduğum ses yanıltmamıştı beni. Eğilip baktığımda onun Semih olduğunu anladım arkası bize dönüktü karşısında bir kız arkadaşı vardı kahve içiyorlardı. Kız gülüyor şakalaşıyordu Semihle..Her şey uçuşmuştu kafamdan sadece Semih’in sesine kızın gülüşüne odaklanmıştım. Tuğrul saniyeler önce reenkarnasyondan bahsediyordu kendisinin bir Kızılderili olabileceğinden, girdiği bir seanstan bu sonucu çıkardığından..


Yeşim ise kendini kötü hissediyordu sanki aldatılmış bir kenara itilmiş gibi. Oysa böyle hissetmeye hakkı olmadığını da biliyordu. En kötüsü de buydu zaten.Onca söylediği şeyden sonra ne kırılmaya ne hesap sormaya hakkı vardı. Kalkalım dedi Tuğrul’a, Semih’in masasına yaklaşıp selam verdi samimi bir gülümseme ile, böyle anlarda ne kadar iyi oyuncu olduğunu düşünürdü Yeşim, hiç renk vermezdi. İnci dedi, Semih, okuldan arkadaşım, kız bütün sevimliliğiyle selam verdi Tuğrul ve Yeşim’e. Semih’in gözleri hala yorgun bakışları kaçamaktı. Yeşim tanışma faslından sonra aceleleri olduğunu söyledi ve kendinden emin hiç oralı değilmiş gibi döndü arkasını ve yürüdü. Tuğrul konuşuyor Yeşim dinliyormuş gibi kafa sallıyordu. Her şey bu kadar basit işte diye düşünüyordu..aşk dediğin laftır!

Festivale iki gün kalmış tahminlerinden çok fazla sponsorları olmuştu, Yeşim başarısının mutluluğunu yaşıyordu içten içe.. afişler çoktan asılmıştı her şey tamam gibiydi, biletler basılmış, satılmış yerel tv lerle görüşülmüştü. Gruplardan bir kaçı iki gün önceden gelmek istemişti, oysa otelle anlaşmamız bir gece idi. Ufuk bir geceliğine gruplardan birini Yeşim ile Sinem’in evinde ağırlayabileceklerini düşünmüştü ama onlara sormadan..Emrivakiden hiç hoşlanmazdı Yeşim ve canı sıkılmıştı bu duruma. Sinem ise ne var bunda bir geceden bir şey olmaz kocaman ev diyordu. Bursa’dan gelen Darkspirit grubuna Capella diskoda özel bir konser ayarlamıştı Ufuk ve kafasından kalacak bir yer. O gece Darkspirit’in konseri harika geçti, bu festivalinde öyle geçeçeği sinyallerini veriyordu. Elektro gitarcılarına Mahoni diyorlardı, çalarken kendinden öylesine geçiyordu ki..Yeşim nasıl bir trans hali olduğuna şaşırıyordu, gecenin ilerleyen saatlerinde bu transın nedeninin esrar olduğunu anlayacaklardı. Grup üyelerini sahnede şöyle bir gözden geçirdi Yeşim, bir gecelikte olsa misafirleri onlar olacaktı. Beş adet hiç tanımadıkları erkek rocker.

Konser bitiminde Ufuk Sinem’den evin anahtarını almış ve Grup liderleri Paşa’ya vermişti binecekleri iki taksi onları doğruca Yeşimlerin eve götürecekti. Yeşimin biraz daha işi vardı ve misafirlerin onlardan önce ve kendi izni olmadan eve gittiğini sonra öğrendiğinde oldukça sinirlenmişti. Ufuk’un halletmesi gereken durumlar vardı ve onlarla eve gelmeyecekti, konukları ağırlamak Sinem ve Yeşim’e düşmüştü. Yeşim hızlı adımlarla eve doğru yürürken bir yandan Sinem’e söyleniyordu anahtarı ona sormadan verdiği için, Sinem ise büyütme bu kadar hem bu senin işin senin misafirlerin diyordu. Sokağın başına geldiğinde apartmandan bağırmalar kahkahalar yükseliyordu aynı anda Sinem ve Yeşim bir birlerine baktılar gürültü onların balkonundan geliyordu ve müzik sesi, ev sahipleri az sonra kapıya dayanabilirdi bir telaş eve koştular.

Eve girdiklerindeki manzara şok ediciydi onlar için. Evin hemen ortadaki kocaman girişi davullar hoparlörler ve bilumum müzik aletleriyle dolmuştu berbat bir koku vardı evde, bir kaçı postallarını çıkartmıştı koku oradan kaynaklıydı en çok, diğerleri gayet rahat evin içinde dolaşıyordu ayakkabılarıyla, Yeşim odasına girdiğinde Paşayı ve kız arkadaşını kendi yatağında uzanırken gördü oda gök dumandı mahoni ve solistleri kanepede oturuyordu . Mahoninin gözleri neredeyse kapalıydı ve sallanıyordu, dehşet içinde hoş geldiniz dedi Yeşim. Paşanın kız arkadaşının ayaklarında kendi çoraplarını gördü Yeşim inanılmazdı çekmeceleri karışmış çoraplar giyilmiş yatağa uzanılmıştı, Sinem koridordan sesleniyordu Yeşim hızla oraya yöneldi, Sinemin yüzünde tuhaf bir gülüş ve sinirli bir hal vardı.

Odama git bak dedi Sinem’in arka tarafa bakan odansın kapısını açtığında grubun en yakışıklısı bas gitaristleri yatakta bir kızla beraberdi onları gördüler ama oralı olmadılar kapıyı hemen çekip kapattı Yeşim. Lucky elden ele geziyordu resmen vıcığı çıkmıştı, eve pizza söylemişlerdi herkesin keyfi yerindeydi. Yeşim şimdi çıldıracağım diye düşünürken odadan Mahoni fırladı ani hareketle bağırarak dış kapıyı açtı çoraplarıyla aşağı doğru koşmaya başladı, delirmiş olmalıydı. Sinem ve grubun solisti peşinden koştular. Kapının ağzında kalakalan Yeşim sinirden gülmeye başlamıştı. Bu gece uzun olacaktı.

11 yorum:

Adsız dedi ki...

ayyy Berrin sana inanamiyorum yaaa bianda dagittin herseyi :))) bu gidisle Yesim ve Sinem kapi disari edilir :)) Ufukta amma geniz yani iki kizin evine hic tanimadigi insanlari gönderiyor dur bakalim sonu ne olacak bu isin :)

Berrin dedi ki...

bırakalım dağınık kalsın :))
şu festivali atlatalım sona doğru gidiyoruz..

Adsız dedi ki...

Ünlü Jean markası ( belli değil ) ama ürünü 501 :))) buldum buldum Mavi Jeans :))))

Berrin dedi ki...

reklam olmasın dedim :)

bulut dedi ki...

Gerçekten Berrin yıktın perdeyi eyledin viran :) O ne öyle ya; ben senin hikayende en çok ev halini anlatırken huzur buluyordum, ne hale soktun güzelim evi. Mahoni kapıdan fırladığında Sinem neden peşinden koştu anlayamadım..

Bu arada benim de en sevdiğim hatta tek sevdiğim model 501, ama Levi's...

Berrin dedi ki...

hahahha sinem yakalamak için koştu, onlara zimmetli bir geceliğine de olsa misafirler :))
sinem ne kadar cabbar bir kız olduğunu bir kere daha sergileyecek mahoniyi yakalayınca :))
bahsi geçen marka ve model levis 501 zaten, kusursuz :)

bulut dedi ki...

Boşver kaçsın gitsin pis herif ya :) Bişey olmaz ona, Sinem o telaşla koşarken başına bir kaza gelmese bari :)

bulut dedi ki...

Bir de Lacivert'in esprisini anlamayıp sazan durumuna düştüm :) Mavi'nin de 501 modeli var sandım, cahillik işte :))

Berrin dedi ki...

son iki yorum için; :)))

Aylin Ünlü dedi ki...

501 benim de en beğendiğimdir :)
Tuğrul bana uçmuş geldi biraz hahahaha,Kızılderili falan,aşmış bu küpeli aşmış :))))))

Aşk dediğin laftır derler sakın kanma onlara :) Semih'te bir oyuncu yeteneği sezdim ben,yorgun kaçamak bakışlarının arasında,maskesin, evde unutmuş biri gibi geldi bana bir an?

Son paragraflarda gidip o evi bir güzel temizlemek geldi içimden,resmen sinir katsayım yükseldi,bu ne rahatlık yahu :))))
Hahahahahaha noluyorr nereye koşuyor bu mahoni :))) Bunun cevabını merakla bekliyorum :)

Berrin dedi ki...

yok yok semih oynamıyor, maskesiz :)

kısa kesmek adına daha iyi tasvir edemedim evin halini, kırklamak gerekecek arkalarından hahhaha

mahoni nereye koşuyor :)) sorusunun cevabını bilene ödül vericem :)))