29 Nisan 2010 Perşembe

Buluşmuştuk Bir Kavşakta XIV

Gürültünün içinde sesini duyamazsın bazen, sessizlik içinde ise çığlıklarını..

Sinem ve grubun solisti epey peşinden koştuktan sonra Mahonun duraklaması ve Sinem’in ani bir hamlesiyle bu gösteriye son verdiler..önde ayakkabıları olmayan çılgın gibi koşan bir adam arkasında ona yetişmeye çalışan sarışın bir kız ve bir başka adam, hayli ilginç görünüyorlardı.
Tekrar eve döndüklerinde Yeşim ve Paşa koyu bir sohbete dalmışlardı donuk bakışlı gamsız kız arkadaşı ise kedi gibi Yeşimin yatağına kıvrılmış orada mı değil mi belli olmuyordu.Sonrasında Maho sakinleşmiş kanapeye yatırmışlardı Sinem ve Yeşim ise arka bahçeye bakan diğer odada yere attıkları battaniyenin üzerinde uyumaya çalışacaklardı. Topu topu sabah birkaç saat kalmıştı ve yarın büyük gündü. Sinem’in mahoyu yakalama macerasını dinleyip kafasında canlandırdıkça Yeşim sürekli gülüyordu, arkasından boynuna atladığım gibi yakaladım diyordu Sinem, cidden delisin diyordu Yeşim’de gülerek.

Ertesi sabah Yeşim erkenden amfi tiyatroya gitti, şanslıydılar hava her zamankinden güzeldi..program açık havada olacağı için endişeliydiler ancak her şey tuhaf şekilde yolunda gidiyordu. Sinem öğlene doğru grupla birlikte geldiğinde hareket başlamıştı. Şimdi tek sorun kampus kurallarına göre alkol ve uyuşturucu gibi maddelerin içeri sokulmadan izleyicileri içeri kontrollü bir şekilde almaktı. Konserlerin saati gelmiş amfinin yarıdan fazlası dolmuştu. Her grup üçer şarşı söyleyip sahneden ayrılacaktı ve düşünüldüğü gibi program ilerlemeye başladı. Bir buçuk saatin sonunda gelen grupların yarısı sahne almıştı gençler eğlencenin dozunu kaçırmaya başlamışlardı çılgınlar gibi kafalarını sallayıp buda yetmezmiş gibi şiddetle birbirlerini itip kakıyor sağa sola fırlatıp üstlerinde zıplıyorlardı, ne kadar kontrol edilmeye çalışılsada bir şekilde kafa yapıcı maddeleri almış görünüyorlardı. İçlerinden bir tanesi yere kafasını vurmuş kaşını yarmıştı, yinede soğukkanlılıklarını korumaya çalışıyorlardı Ufuk ve Yeşim.

Darkspirit sahneye çıktığında diğerlerinden daha coşkulu karşılandılar Ufuk'un söylediği kadar belli bir kitleleri vardı. Dikkat ve keyifle dinledim nede olsa bir geceliğine de olsa bir evi paylaşmıştık, dışarıdan göründükleri gibi değillerdi hatta sonradan sevmiştim onları tek kötü yanları çok rahat olmalarıydı ve postallarının kokması. Maho geceden iyi görünüyordu ama hala aklı başında değildi sanki. Ben daha önceleri rock müziğin içinde olmuştum bir grup arkadaşlarım bu tarzdı ama Sinem için tam bir faciaydı bu müzik, gözlerini yukarı dikip yeter bitsin bakışı atıyordu Amfi tiyatronun merdivenlerinde oturduğu yerden. Ben ise dün gece onlardan death thrash gibi terimleri öğrenmiştim bizim grubun yaptığı da böyle bir şeydi..Hemen bizim grup olmuşlardı, yine sahiplenmiştim. Yakınlarımda olan her şeye yaptığım gibi. Üç şarkının sonunda görülmeye değer bir çılgınlık vardı. Paşa sahneden ayrılmadan önce organizasyon için Ufuk’a teşekkür etti ardından ‘her şey için Yeşim’e’ diyerek bagetinin tekini kucağıma doğru fırlattı, harika bir hediye olmuştu benim için, dün geceki olumsuzlukları hemen unutmuştum. Değişmez huyum her zaman böyle olmuştur zaten.


Her şey bitip kalabalık dağıldığında televizyoncuları yolcu edip bir oh çekmeden, Ufuk’un ayarladığı bütün grupların katılacağı yemeğe koşturduk.
Eve döndüğümde elimde bir baget dağınık odaları gezdim tek tek. Yatağımın üzerinde bir parfüm şişesi buldum..’jil sander’ dı markası mat beyaz bir şişeydi şaşırmıştım, unutulmuş muydu yoksa teşekkür için mi bırakmıştı Paşanın kız arkadaşı bilmiyorum. Kokusu güzeldi ama o buradayken bu kokuyu hiç almamıştım. Şişeyi kendi parfümlerimin yanına koydum ve hiç kullanmadım.

Hayatı yakalamak kolay olmuyordu yine, bir hafta daha geçmişti eski bir şehirde. Bu bir hafta içinde sıklıkla festivalin kritiğini yapmıştık, getiri ve götürüsü maddi olarak neredeyse denkti, yinede memnunduk. Sinem üç gece eve gelmedi Bana söylemesede yavaş yavaş Ufuk’un evine yerleşmeyi düşündüğünü hissediyordum. Ufuk kendinden beklemediğimiz bir performans gösteriyordu Sinem konusunda. Sorumluluk sahibi ve ciddi görünüyordu ve çok keyifli. Her erkeği adam edecek bir kadın vardır bir yerlerde ve Ufuk’un ki şüphesiz Sinem olmuştu. Sinem babasıyla görüşmüştü, bir baba olmak için çok geçti belki ama bir aile dostu kıvamında Sinem’in yakınlarında olması beni de mutlu ediyordu. Beynimin içinde oluşan sessizlikle birlikte Ankara’da ki sessizlikte canımı sıkmaya başlamıştı. Tuhaf geliyordu aranıp sorulmamak zorla eve götürülmeye çalışılıp tehdit edilmemek. Ömrümün sonuna kadar sanki kanunsuz şekilde kaçıyormuş gibi yaşayamazdım. Bu sessizlik bir şekilde bitmeliydi..


Festival sonrası durgunluk kendi kendime düşüncelerimle kalmaya itmişti beni ve iyi olmamıştı. Semihle hiç görüşmemiştik, sanırım görüşmeyecektik de.. O’nu düşünmek ise hepsinden yerle bir ediciydi, çok özlemiştim ve dönüşü olmayan bir yoldu atık. En kötüsü de artık hiç olmayacak olmasıydı. Unutmaya çalıştıkça derinleşiyordu sanki, günler geçtikçe daha bir yerleşiyordu tüm hücrelerime..

Sinem’in eve gelmediği gecelerden birinde Cem’e mesaj atıp düğünün tam tarihini ve yerini öğrenmiştim ve en inanılmaz kısmı da teyzesinin kızıyla evlenecek olmasıydı. Birkaç kere görmüşlüğüm vardı hatta bahsetmişti ailelerin böyle bir isteği olduğundan ama ihtimal dahilinde bile değildi onun için..yine yanılmıştım. O mantığını dinlemişti aşkı değil huzuru seçmişti kendince.
Gözümle görmeden inanamazdım. Karar vermiştim iki gün sonra kaçtığım şehirde kaçtığım her şeyin yakınında olacaktım, sadece yakınında karşısında değil.

Sinem, Ufuk’un yanına taşınacağını bir türlü söyleyemiyordu Yeşim’e, uygun zamanı kolluyordu, ve kendince o zamanı yakalamıştı. Sakin bir geceydi ve Yeşim’in en sevdiği şey olan köşedeki halojen lambasının ışığında pişti oynuyorlardı, tam vakti diye düşündü Sinem, tam o sırada Yeşim ‘yarın Ankara’ya gideceğim, düğüne’dedi. Yani ölümüme dedi sonra..Saçmalama diye karşı çıktı Sinem, görmem gerek dedi Yeşim, inanmam gerek.


Hayatıma beklenmedik bir yağmur damlası gibi düştün, en kötü gecemde tanıdım seni, sonraki kötü gecelerimde hep yanımda hissettim garip bir duygusun bende, bazen beni çok kızdırıyorsun ama aynı zamanda candan bir şeysin içimde..biliyorsun kardeşim yok ve seninde..bu duyguyu bilmiyoruz ama eminim sana hissettiklerim gibi bir şeydir kardeşlik.. ve pişti dedi sonra öylesine elindeki maça dokuzluyla..

Yeşim bunları söylerken sesi fazlasıyla titremeye başlamıştı ve gözleri çoktan taşmış yutkunamazken Sinem birden sıkıca kendine çekti Yeşim’i sarıldı ikisi de ağlıyorlardı artık..Yeşim hıçkırarak Sinem sessizce..ve üzüntüyle..Evden ayrılacağını söylememeye karar vererek..
Yarın bende geleceğim seninle dedi burnunu çekerken..Yeşim teşekkür ederim dedi yorgun bir gülümseme ile.
Benim için çok zor olacak diye ekledi..

Ankara il sınırı tabelasını gördüğünde hissettikleri zorun ötesindeydi, korku acı ve uğultu tam ortasından başlayarak tüm bedenine yayılıyordu.
Buluştukları kavşaktan geçerken bu defa bakışları pişti olmuştu.

8 yorum:

Aylin Ünlü dedi ki...

ama neden kaçmış gitmiş Mahoni?

Ard arda ordan oraya uçuşur gibi hissettiğim paragraflarla birden duraksadım okumaya devam ederken...Boğazıma bişey oturdu ve ben bundan 1,5 sene önce hissettiğim ve kurduğum cümlelerle pişti oldum...

Çok ama çok beğendim bu bölümü,diğerlerine nazaran daha savruk ama çok daha duygu yüklü...

Yüreğine sağlık Berrin...

Berrin dedi ki...

:))) allahın mahonisi aklına estiği için kaçmış, aldığı esrarın etkisiyle dellenmiş:)

haklısın uçuşan bir bölüm oldu, daha önce söylemiştim sana gece yazmak artık yaramıyor bana :)

beğenmene sevindim, teşekkür ederim..yorgun bir gülümseme ile ;)

Adsız dedi ki...

kızın parfümü hala duruyor mu acaba ?

Yeşim biraz fazla melankolik değil mi? Sanki herşeyi bilen o aslında, bu yüzden sağlam ayakta durması gerekirken çok fazla git-gel leri oluyor, aslında bu psikolojiyi sen çok iyi yansıtıyorsun, sanırım bir bulantı havası var hikayende, yalnız sonunun kötü biteceği kanısına vardım. Daha önceki bölümlerde bu taşınmanın yeni bir hayat, yeni ilişkiler ve mutluluk getireceğini sanmıştım, ama burada da çekilen bir yalnızlık var ve Ankara'dakinden farklı değil...

Sen bana bakma çok güzel gidiyor :))

Mutlu bir gülümseme :)

Berrin dedi ki...

bence parfümü atmıştır..Yeşim belli bir süre anılara çok sadık kalan biri, sonra bir anda da acımadan silebilen.

tespitler çok yerinde melankolik ve gel gitli, huzursuz bir ruh. bulantı olduğuda doğru..
Bencede Yeşim için mutlu bir son olmayacak gibi :)

teşekkür ederim, içerikli yorumun için..

Adsız dedi ki...

sinem cok cabuk ayriliyor evden yazik Yesim yine yanliz kaliyor Semihide kacirdi elinden :)) ee tabi Ankaradan saglam cikarsa belki bi umut semihe kavusur ..yine guzel bi bölumdu en kisa zamanda bekliyorum digerini ..hastada olsam okuycam :))

Berrin dedi ki...

semih yeşimin bir adımlık mesafesınde, yeşim istese ucarak gelecek :))
ankara sonrası bır buhran görünüyor ama sona daır ne olur bıter hıc fıkrım yok benımde :)

sen ıyıles gerısı onemlı değil, kavşak burada ne zaman istersen..

bulut dedi ki...

Yeşim, Maho'nun verdiği bageti de götürsün bence düğüne, davul çalar belki. Aklıma nedense 'davetsiz düğüne davulcu ile zurnacı gidermiş' sözü geldi :) Ne işi var Yeşim'in o düğünde? O büyük aşka teyze kızıyla yapılacak huzurlu bir izdivacı tercih eden adamdan ne hayır gelir. Ne hali varsa görsün demeli bence Yeşim.

Berrin dedi ki...

:)) MAHO VERMEDİ Kİ BAGETİ , PAŞA VERDİ:) EVET DÜĞÜNE GÖTÜRÜP KAFALARINA KAFALARINA VURSUN HAHAHAH
GÖZÜYLE GÖRMEK İSTİYOR EVLENDİĞİNİ İNANAMIYOR YA HALA, GERÇİ DOĞRU YARI YOLDA BIRAKAN İNSANDAN HAYIR GELMEZ. O DA ÖYLE DİYECEK HERHALDE..