31 Ağustos 2008 Pazar

Öykü'nün Öyküsü

Yaz tatilinin son haftasıydı. Bu yaz bitmek bilmedi Öykü için. Babasıyla baş başa yaptığı on günlük tatil dışında pekte parlak geçmemişti günleri. Üstüne üstlük iki senedir beslediği çok sevdiği su kaplumbağası da ölmüştü birkaç gün önce. Babasıyla aynı evde yaşamalarına rağmen çalışma saatlerinin düzensizliği ve iş yoğunluğundan dolayı çok az görüyordu onu. Herşeye rağmen beraber geçirdikleri kısıtlı zamanda babası Öykü’den ilgi ve sevgisini eksik etmiyordu.

Oldukça sıcak bir gündü, evlerinde her zamankinden farklı bir hareket vardı. Babaannesi ve dedesi üç günlüğüne bazı alım satım işleri için memleketlerine gidiyorlardı. Öykü’de babasının en yakın arkadaşı olan Cihan Amcalarında kalacaktı. Hiç değilse bu sayede monoton günlerine biraz renk gelecekti. Cihanla Selvi’nin kızları İdil, Öykü ile aynı yaştaydı ve iki kız beraber vakit geçirmekten hoşlanıyorlardı.

İdillerde kalacağı haberini alır almaz neşelenmişti Öykü. Sırt çantasına üç gün için ayrı ayrı kıyafet, pijama takımı, diş fırçası, günlüğünü ve Barbie bebeği Sofia’yı koydu. Babannesi ve dedesi çoktan hazırlanmış cıkmak için oğullarının gelmesini bekliyorlardı. Çalan telefona Öykü baktı. Babası işinin uzayacağını hatta şehir dışına çıkma ihtimali olduğunu bu nedenle gelemeyeceğini az sonra Cihan Amcasının gelip onu alacağını söylüyordu. Öykü babasını göremeyeceği için üzülmüstü ama az sonra çalan kapıda İdil’in geldiğini görmesi üzüntüzünü unutturdu. Hep beraber evden çıktılar. Babaannesi ve dedesinin bindiği taksinin ardından el sallayıp İdillerin arabasına bindiler. Cihan, babasının aksine sevecen, güleryüzlü ve komik biriydi. Kendilerinde misafir olacağı için ne kadar mutlu olduklarını söyledi dikiz aynasından bakıp gülerek..

Yol boyunca İdille internetteki oyunlardan ve sevdikleri şarkılardan bahsettiler. Çok geçmeden bahçe içindeki iki katlı evlerine geldiler. Selvi teyzesi gülerek kapıda karşıladı onları. Uzun boylu zarif ve çok güleryüzlüydü. Evden dışarı mis gibi kek kokusu geliyordu. Keyifle içeri girdiler. Kadının sevecenliği, İdilin annesine yakınlığı Öykü’ye kendini tuhaf belkide buruk hissettirmişti. İçten içe neşesi kaçmış, herkese her şeye yabancılaşmıştı o saniyede. İlk defa görmüyordu onları bu şekilde ama, bu sefer farklıydı sanki. Öykü’nün yüzünde canı yanmış gibi bir ifade vardı ve hemen fark ediliyordu. Evdekilerde anlam veremediler ama üzerinde fazla durulmadı. Neticede henüz 11 yaşında bir çocuktu, kimbilir neler geçmişti aklından, belkide babasını özlemişti, yabancılık hissetmişti. Evin köpeği yaramaz Pluton bu tuhaf havayı anında dağıttı. Öykünün neşesi yerine gelmişti. Bir süre sonra İdilin üst kattaki odasına çıkıp eşyalarını yerleştirdiler. Selvi yemeğin hazır olduğunu haber verdi, aşağıdan tatlı tatlı seslenerek. Sıcak bir akşam yemeği onları bekliyordu.
Yemek sonunda, geldiklerinde kokusunu aldığı kremalı portakallı keki ikram etti Selvi. O ara Pluton sehpanın altına kıvrılmış ara sıra iç çeke çeke uyuyordu. Cihan televizyon izliyor, kızlar sohbet ediyordu.

İdil annesine albümlere bakmak, Öyküye bebeklik fotoğraflarını göstermek istediğini söyledi. Selvi az sonra üç kocaman albümle yanlarına geldi. Üçü beraber yere oturup bakmaya başladılar. Neredeyse yüzlerce fotoğraf vardı. Cihanın askerlik fotoğraflarından İdilin doğumu, İdilin anaokulu resimleri, bir sürü akraba fotoğrafları derken Öykünün gözüne Cihanla Selvi’nin düğün fotoğraflarından birisi ilişti. Bu fotoğrafta babasının olması dikkatini arttırmıştı. Babasının saçları daha gürdü ve oldukça zayıftı, yine belli belirsiz gülümsemesi vardı yüzünde. Hemen yanında babasının hafifçe sarıldığı kadına dikkat kesildi Öykü. Ne kadar içten gülüsemesi vardı ve çocuk gibiydi yüzü. Merakla, babamın yanındaki bu kadın kim? Diye sordu Selvi’ye..

&& Devam edecek &&

9 yorum:

Adsız dedi ki...

İyi geceler,çok hüzünlü bir öykü.Çok etkilendim, sonucu merakla bekliyorum.sevgiler.

Muhabbet Çiçeği dedi ki...

Merhaba canım, öykünün öyküsünü soluksuz ama biraz hüzünlenerek okudum ve merak ettim kimmiş öykünün yanındaki o kadın diye. Bekliyoruz devamını. Sevgiyle kal.

Adsız dedi ki...

Bu; azımsanamaycak hakimiyet, etkileyici detaylama, soluksuz sürükleniş, kusursuz karakterleme, ap-açık anlatım, dahice ipuçları, huzurlu kurgu oldukça başarılı bir kadın yazarla tanıştırıyor bizi... matruşkaların ve zehir zembelek aklına şapka çıkartıyorum... Çocukların unutturmadığı sevginin sancağı ellerinde dalgalanıyor... Herşeye rağmen... Daima...

Unknown dedi ki...

ama sen azzz sonra yapmışsın kardeşş..bekliyorum süper...

Derin Sularda dedi ki...

Yok bir daha yarım öykü yazmayacağım, çok merak ettim kimmiş?

Aylin Ünlü dedi ki...

Berrin öykümü yazıyorsun?Çok hoşuma gitti ve devamınıda merak ediyorum açıkçası,özellikle bu yazının takibindeyim.

ilham perisi dedi ki...

Hayırlı olsun öyküye başlamışsın ,heycanlı olmuş ama sonu yok..))

Hayırlı Ramazanlar demeye geldim .Sağlık ,huzur ve bereket getirsin inşallah bu ay..

Berrin dedi ki...

okuyup begendıgınız ve takıp edecegınız ıcın tesekkur edıyorum :)
herhese hayırlı ramazanlar..
sevgıler..

Funda dedi ki...

Berrincim ilk bölümü ve ikinci bölümüde okudum ben yorumumu diğer bölüme ekleyeceğim :) Sadece tek kelime buraya kadar harikaydı...